Çayda Kafein
Çayın aranan bir
içecek olmasının bir önemli nedenide içerdiği alkoloid maddeleridir. Alkoloid
madde olarak bilinen kafein, teobromin ve teofilin pürün türevleridir. Pürin
ise nükleproteinlerin en önemli yapı taşıdır. Çay yapraklarından izole edilen
arı kafein (C8H10N4O2), tadı acı kristal halde bir maddedir. Çizelgeden
görüleceği gibi yaprak yaşı ile ilgili olarak çay yaprağının kafein kapsamı
azalmaktadır.
Dünya
çaylarındaki kafein kapsamları;
* Hindistan çaylarında %2,8 ' 4,0
* Çin çaylarında %2,9 ' 4,0
* Türk çaylarında %3,1 ' 3,8 olarak
değiştiği belirlenmiştir.
Siyah çayın
işleme aşamalarından biri olan soldurma anında kafein miktarı artar. O nedenle
kuru madde ilkesine göre siyah çayın kafein miktarı kuru madde miktarı yeşil
çay yaprağının kafein miktarından daha yüksektir. Çay bitkisinde kafein nükleik
asitlerin parçalanmaları sonucu oluşmakta
ve bu parçalanma soldurma aşamasında da sürüdüğü için siyah çayın kafein
kapsamı artmaktadır.
Çayın insanlarda
yorgunluk giderici, canlılık verici etkisi, içerdiği kafein ile yakından
ilgilidir. Bugünkü bilgilerimize göre; bir bardak çayın kafein içeriği özdeş
miktardaki kahvenin içeriğinden yaklaşık %50 daha azdır. Kuruçay %1-5 oranında
kafein içerir.
Normal şekilde
yapılan demleme ile çayda bulunan kafeinin yaklaşık %80'i deme geçer. Buna göre
5-6 bardak çay içen kimse ortalama 300 mg kafein alıyor demektir. Bu miktar
İngiliz Eczacılık Kodeksi'nce kabul edilen (650 mg saf kafein) günlük dozun
yarısından azdır. Ancak kafeinin özel fizikokimyasal durumu nedeniyle çay
içildiği zaman vücudun kafin karşı direnci daha fazla olmakta, tolerans sınırı
yükselmektedir. Kafein ve kafeinden oluşan metabolik maddeler de vücutta
birikmeyip ifrazat yoluyla metil ürik asit şeklinde atılırlar.
Kafein beyindeki
kılcal damarların önemli derecede genişlemesine neden olur, bu kan hareketinin
hızlanmasına, insanların canlılık kazanmasına ve yorgunluklarının azalmasını
sağlar. Mide salgılarını çoğaltır. Kafeinin olumsuz etkilerinin çayda olumlu
etkilere dönüşmesi konusu gerçekten ilginçtir. Çay içersinde bulunan ve
thearubigin adı verilen bileşikler kafein ile tepkimeye girerek mide üzerindeki
olumsuz etkilerini önlemektedir.
Gölge
koşullarında yetişen çay bitkisinde kafein kapsamı artmaktadır.
Çay atıklarından
kafein üretilmesi günümüzde de üzerinde durulan ve tartışılan bir konudur. Çay
atıklarında bulunan kafein miktarları yaklaşık %1-3 arasında değişmektedir. Koşullara
uygun olarak hasat edilen çayda atık madde oranı ortalama %4 iken, ülkemizde
ise bu oranın en iyimser bir tahminle %10 olduğu düşünülmektedir.
Ülkemizde kafein
gereksinimi tümüyle dış alım yolu ile sağlanmaktadır ve kafein başta ilaç
sanayiinde olmak üzere soğuk içeceklerin üretiminde de kullanılmaktadır. Yıllık
kafein dış alımımız 50 ton civarındadır.
Düzenli
kullanılan kafeinin kesilmesiyle ortaya çıkan ve yaygın olarak rastlanan yoksunluk
belirtileri: (2)
* Baş ağrısı
* Yorgunluk, halsizlik
* Uykusuzluk / uykulu olma hali (esneme,
sersemlik)
* Konsantrasyon eksikliği
* İşte karşılaşılan zorluklar (motivasyon
ve dikkat eksikliği, düşük performans)
* Huzursuzluk ( mutsuzluk, can sıkıntısı,
huysuzluk, diken üstünde olma)
* Depresyon (üzüntü, halsizlik, endişe,
isteksizlik, küskünlük vb.)
* Sinirlilik
* Nezle ve benzeri belirtiler (mide
bulantısı, kusma, eklem ağrıları vb.)
* Düşünsel aktivitede ve hafızada yavaşlık
Türkiye de Kafein
Üretimi (3)
İlaç ve meşrubat
sanayinin önemli bir hammaddesi olan kafeinin başlıca doğal kaynağı kahve ve
çaydır. Ülkemizin kafein ihtiyacı yurt dışından karşılanmaktadır. Doğu
Karadeniz Bölgesinde üretilen çayın artıklarının değerlendirilmesi, iyi bir
kafein kaynağı olarakdüşünülmüş, Çay kurumu Genel müdürlüğü yaptığı çalışmalar
sonucunda Rize'de bir kafein fabrikasının kurulması planlanmış ve ihalesi
yapılmıştır. Bu fabrikanın üretime geçmesiyle yılda 75 ton kafein üretimi
yapılabilecek ve Ülkemize önemli bir gelir sağlanmış olacaktır.
Kafein gıda ve
ilaçların birçoğunda bulunan bir maddedir. Dünyada doğal olarak bir çok bitkide
bulunmakla beraber, ticari olarak iki çeşit bitkiden üretilmektedir. Bu
bitkilerden en önemlileri kahve ve çaydır. Dünya Kafein üretiminin %45'i doğal kaynaklardan (dekafeinize kahve
üretiminden ve çay atıklarından) geri kısmı ise sentetik yollardan elde
edilmektedir. Dünya kafein tüketiminin %70'e ulaşan kısmı kolalı içeceklerde,
geri kalan kısmı ilaç sanayinde kullanılmaktadır.
Ülkemiz
kafein ihtiyacının tamamı ithalatla
karşılanmaktadır. Gerek ilaç sanayinin gelişmesi gerekse soğuk içeceklerin
üretim ve tüketimindeki artışlarla ithal edilen kafein miktarı devamlı yükselme
göstermektedir.
Çay atıklarındaki
kafeini çıkaracak bir tesisin kurulması Ülkemiz ihtiyacı olan kafeinin
tamamının öz kaynaklardan üretilerek kafein ithalatına gerek kalmayacağı
düşünceleri uzun yıllardan beri tartışılmaktadır.
Türkiyede Kafein
Tesisi Kurma Çalışmaları
Ülkemizde çay
atıklarından kafein araştırılması 1960 yıllarına kadar gider. Çay Araştırma
Enstitüsü elemanları özellikle çay sanayi ile ilgili yabancı yayınlardan elde
ettikleri literatür bilgisi ile Türk çaylarında kafein miktarlarını
araştırmışlardır. Enstitünün bu yıllardaki çalışmaları kafeinin çeşitli çay kısımlarında
bulunma nisbetini tayin şeklindedir. Özellikle
Hindistan, Japonya gibi çay atıklarından ticari olarak kafein üreten
ülkelerden bilgi alışverişi yapılmış ve kafein üretimi tesisinin Türkiye'de
kurulması için ön fizibilite çalışmaları bir Hindistan firması ile yapılmıştır.
Çalışmalar bu safhada kalmış ve konunun üzerinde ileriki yıllarda
ilgilenilmemiştir. Birçok üniversite ve fakülteler çayda kafeinin belirlenmesi
araştırmalarında bulunmuşlar, fakat bu girişimler ticari olarak çay
atıklarından kafein üretimini amaçlamamıştır.
1974-1975
yıllarında Hacattepe Üniversitesi Farmakoloji Bölümünden Sezik, Türk çay
atıklarının kafein yönünden ticari değerlendirilmesi için araştırmal çalışmaya
girmiş; proje Çay Kurumu ve Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumuınca
desteklenmiştir.
Proje sonucunda;
- Ülkemiz çay
sanayiinde atıkların gerçek miktarının tam belirlenmiş olmadığı
- Endüstriyel
kafein üretimi için plot tesisin kurulması
- Kafein
tesisinin Çay-Kur Genel Müdürlüğü tarafından kurulması gerektiğini
- Kafein üretim
tesisinin kurulması ile ilaç ve meşrubat sanayinin dışa bağımlılıktan kafein
yönünden kurtulabileceğini belirtmiştir.
1979-1980 yılında
Marmara Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Enstitüsü ile Çay Kurumu Genel
Müdürlüğü arasında yapılan sözleşme ile çay atıklarından endüstriyel ölçekte
kafein eldesini gerçekleştirmek üzere proje geliştirilmiştir.
Proje sonucunda;
Türkiye de
sentetik veya kısmi sentetik kafein
üretimi, hammadde girdileri ithali nedeni ile ekonomik değildir. Çay tarım ve
sanayi atıkları Türkiyenin ihtiyacını karşılayacak kadar kafeine haiz olup
ekonomik olarak üretebilir.
1982 yılında Çay
Kurumu Genel Müdürlüğü çay atıklarından kafein imal edecek tesisin komple
kurulması için uluslararası bir ihale açmıştır. Bir çok yerli ve 11 adet
yabancı ülke firmasının katıldığı ihaleyi Alman Buckhau Walther firması
kazanır. Bilahere üç kişilik bir heyet kafein tesislerinde inceleme yapıp
DPT'na rapor halinde sunar.
Son Durum
1982 yılındaki bu
ihalede olduğu gibi kalmış, bir gelişme olmamıştır. 1992 yılında konu bir kez
daha "Kafein + Doğal Gübre Üretimi Entegre Tesisleri" şeklinde masaya
yatırılmıştı. Tek başına rantabil olmayan kafein tesislerinin kafein üretim
atıklarının gübre olarak değerlendirilmesiyle ekonomik olacağı ifade edilmişsede
hayata geçirilmemişti.
Doğal gübre
üretimi entegreli kafein tesislerinin,
organik çay üretimine başlanıldığı bu periyotta konunun bir kez daha ele
alınacağını ve sonuçlandırılacağını beklemek niye bir hayal olsun ki?
Kaynaklar:
1) Çayın Biyokimyası
ve İşleme Teknolojisi, Prof.Dr.Burhan Kacar, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü-
Rize ' Çaykur Yayını No: 6, 1987
2) Kafein, Ayşe Candan, www.yeniden.org.tr
3) Türkiyede Çay
Atıklarından Kafein Üretimi, Muharrem ÖKSÜZ, Mehmet DEMİRCİ, Atatürk Üni.
Ziraat Fak., Ziraat Dergisi, 1984 (Özetlenmiştir)